Wednesday, February 07, 2007

Kurtarma Calismalari

Uzun zamandir zorunlu yemek isleriyle ugrasmak disinda mutfagima giremedim. Hala da cogunlukla kurtarma calismalari etrafinda donuyor mutfak aktivitelerim.

Once epeydir buzdolabimda duran kestanelerden pure yapmam gerekti. Gecen yil yorumlarda tavsiye edildigi gibi, on haslama yerine, firinlama teknigiyle kabuklar ve ic zarlardan kurtulmayi denedim. Birer cizik attigim kestaneleri onden 210 C ye isitilmis firinda kabuklar kestaneden ayriliyor gorunumu alincaya kadar pisirdim. (Not almadigim ve sizi yaniltmak istemedigim icin sure soylemiyorum.) Gercekten de kabuklar, cogu zaman ic zariyla beraber olarak, fazla bir caba gerektirmeden cikti. Gerci benim kadar cok kestane icin yapacaksaniz, yine de parmaklariniza iskence bu isler.

Kestaneleri kabuklarindan ayirdiktan sonra baska isler cikti. Dolayisiyla kabuksuz kestanelerimi guzelce paketleyip buzdolabina kaldirdim ve pisirme isini ertesi gune biraktim. Esas sorun da o zaman basladi. Kestaneler bir turlu pismek bilmedi. Bircok kere su eklemem gerekti. Firinda uzun uzun pisirdigim gibi, bir ara ocak ustune de aldim. Nafile! Pisme suresi uzadikca surubun rengi de koyulasti, hatta yanacak diye korktum bir ara. Toplam kac saat surdu bu pisme isi, inanin ben de bilmiyorum. En sonunda pes edip, pistigi kadariyla ince suzgecten gecirdim. Normalde yapmadigim bu is epey vaktimi aldi, neyse ki o sayede kestanelerin buyuk kismini pureye donusturebildim. Bu senenin mahsulu, renk olarak oncekilerden cok daha koyu renkli oldu. (Yukardaki resimde gorunen paketlerden en ustteki gecen yilin, asagidakiler ise bu yilin kestane puresi.) Lezzeti guzeldi guzel olmasina da, eger Turkiye'de yasiyorsaniz, sakin kendinizi bu islerle yormayin derim; hazir alin gitsin. Ben isin sonuna dogru sadece malzeme ziyan olmasin diye ugrasiyordum, kestane puresinin burdaki marketlerde az bulunur ve pahali olmasi motive edici faktor olmaktan cikmisti kesinlikle.

Firinlama isleminin kestanede yumusama zorlugu yarattigi hukmune varmadan ikinci bir deneme yapmak istedim. Ilk denemede buzdolabinda gecen bekleme suresinin sonradan yasadigim zorluklara etkisi nedir, onu merak ediyordum. Baska bir yerden az miktar daha kestane aldim ve bu sefer kestane sekeri yapmayi denedim. Kabuklari ve zarlari ayni yontemle cikardim. Kestaneler dagilmasin diye tulbentle paketledim ve hemen arkasindan da pisirme islemine gectim. Ayni zorlugu yine yasadim. Kestane sekeri denemem basarisiz oldu, tabii tam pismeseler de kestaneler elimden kurtulamadi, gide gele hepsini yedim. Sanirim bundan sonraki denememde, kabuklari ayiklama isi icin, biraz daha zor da olsa, firinlama yerine haslama teknigine geri donecegim. Bu deneyimimi kestane puresi yapmayi dusunen arkadaslar icin sizinle paylasmak istedim. Kullandigim olculer burdaki gibi.

Ikinci kurtarma denemesi de buzdolabinda epeydir bekleyen ricotta peyniri icindi. Ricotta bizim tuzsuz lora benziyor. Belki biraz daha suluca, lorla yogurt yari yariya karistirilarak oldukca yakin bir kivam elde edilebilir sanirim. Aklimdan peykekler filan gectiyse de, sonunda daha basit bir tatli olan Rasmalay'da karar kildim.

Rasmalay, benim en sevdigim Hint tatlilarindan. Kakuleyle tatlandirilmis sut icinde sunulan tatli peynir toplari olarak ozetleyebiliriz kisaca. Normalde ricotta kullanmak yerine peynirimsi kismi sut kestirilerek yapiliyor; anlayacaginiz benimki hileli Rasmalay oldu. Ustelik kakulem de yoktu, ben de hem peynire, hem de sut surubuna yesil cay tozu (maca) kattim. Ilerde gullu ve lavantali cesitlemelerini de denemek istiyorum ama simdiden tahmin ediyorum ki, en guzeli yine kakuleli orijinali olacak.

Bu tatliyi yapmak icin ricottayi biraz sekerle karistirip, 175C de, peynir icindeki kabin kenarlarindan ayrilincaya kadar pisirdim. Yarim saatten biraz daha fazla aldi, ama ricottanin kalinligina, kabinizin buyuklugune gore degisebilir sure. Sonra biraz sogutup, karelere kestim. Ote yandan 2 olcu az yagli sutle 1 olcu sut kremasini karistirdim (arzu ederseniz sadece sutle de yapabilirsiniz), icine biraz maca, biraz da vanilya ekledim ve pismis peynirimin uzerine doktum. Bir gece buzdolabinda bekleyip, sutunu biraz cekti tatli. Sonra ise soguk soguk, uzerine cekilmis fistik serperek ikram ettim. Yapimi cok kolay, proteini bol bir tatli; etle arasi olmayanlarimiz icin ideal.

26 Comments:

Blogger pecete said...

okurken ben yoruldum kestaneden, sen neler çekmişsin !!! valla ne diyeyim? sabrını tebrik ediyorum. yeşil çay tozunun yerine başka bi çözüm bulabilir miyiz? sevgiler...

2/07/2007 01:01:00 PM  
Blogger zinnur said...

Sorma hic Aysem, gecen yilki kestaneleri pisirirken uykuya dalmistim ve fazla pisip kuruyan yerleri yuzunden pureyi sabah karanliginda suzgecten gecirmem gerekmisti. Bu yil ise kestaneler pisecek diye butun gunu evde, firin basinda gecirdim. Ne zaman zahmetsiz tarafindan bir kestane puresi yapacagim ben?

Yesil cay tozunu bosver bence, kakule kat sute. Tatlinin asli oyle, en guzel sekli de...
Sevgiler,

2/07/2007 04:46:00 PM  
Blogger munevver said...

Zinnurcuğum,geçn yıl senin usülle ben de püre yapmıştım,hatırlarsan.Fırında epey zamanımı almıştı.Bu yıl eski usülle yaptım. Kestane şekeri yaparken de kabukları bu usül soyuyorum.Kaynayan suya çizdiğim kestaneleri koydum.10 dk.daha fazla değil,haşlayıp,suyunu dökmeden kabukları rahatça soydum.Ocak üstünde su ve sütle ezerek püre yaptım.En son şekeri ve vanilyayı koydum.Bu yıl çabucak oldular...

Lorlu tatlıyı çok beğendim.Çok hafif olmalı.Ellerine sağlık..Ama tahmin et,aklımda kalan, tadını merak ettiğim hangisi?
Sevgiyle öpüyorum...

2/07/2007 10:33:00 PM  
Blogger Nukhet said...

Sevgılı Zınnur

Kestanelerle ılgılı cabanı taktirle karsiliyorum gercekten. Ben hem Bursaliyim hem de kestane canavariyim. Sezonu acildigin da kilolarca kestaneyi yiyebilecek kapasitedeyim. Hatta su son mimleme olayinda blogumda bile bahsettim bu huyumdan. San kucuk bir puf noktasi vermek istiyorum Bu pure isinde ise yaramaz ama firinlanmis kestaneleri yemek amacli pisirisen kullan. Kestaneleri cizdikten sonra en az yarim saat bir saat tuzlu suda bekle. Cok daha lezzeti olduklarini goreceksin. Sevgiler

2/08/2007 01:37:00 AM  
Blogger zinnur said...

Munevver'cigim, ben de normalde senin gibi haslayarak cikariyordum kabuklari ama gecen yilki yorumlardan sonra, daha kolay olur diyerek firinlama yontemini deneyeyim dedim. Ama yok, eski yonteme donuyorum seneye. Haslanarak soyulan kestane firinda bikac saatte pisiyor, hem de suzmeye gerek kalmadan. Dedigin gibi ocak ustunde daha da kisa olur sanirim. Ben firinda birkac saate dunden raziyim, beni bu sefer yildiran pisirme olayi coook daha uzun surdu.

Sen tatli konusunda bana bir ipucu veriver Munevver'cigim, bu aralar aklim pek karisik, kolay kolay tahmin edemem.
Sevgiler,

2/08/2007 04:12:00 AM  
Blogger zinnur said...

Nukhet, yorumun icin tesekkurler. Seneye mutlaka degerlendirecegim.
Sevgiler,

2/08/2007 04:15:00 AM  
Blogger SEDA said...

Kolay değil zaten ama epey yorucu olmuş senin kestane işlemi.Bana yumuşak kestaneler mi denk geliyor bilmiyorum da beni bu kadar uğraştırmıyorlar :) Ben de yöntemimi anlatayım... Kestanelerin üzerine artı işareti çizip 10-15 dakika sıcak suda bekletiyorum. Daha sonra fırın tepsisine dizip dibine bir miktar su ekliyorum ve fırının altı-üstü yanar durumda 30-35 dakika pişiriyorum. Bu arada gerekirse bir miktar daha su ekliyorum. Dışı kuru, içi yumuşamış hale geliyorlar. Kabuklarını soyup tencerede üzerini geçecek kadar su, şeker, vanilya ekleyip en fazla 1,5 saat ocakta suyunu çekene kadar kendi halinde pişmeye bırakıyorum. Aklında bulunsun :)

Bu arada tatlı da nefis görünüyor, ellerine sağlık. Sevgiler

Seda
tarifname.blogspot.com

2/08/2007 05:18:00 AM  
Blogger zinnur said...

Seda, senin yonteme iyiden iyiye aklim yatti. Bunu da denenecekler listesine aldim. Maalesef denemeleri yilda bir yapiyorum, onun icin benim icin calisan yontemi bulmam birkac sene alacaga benziyor ama, sonunda yardimlarinizla bu isi basaracagim sanki.

Bu arada burdaki kestanelerin sertligi cinsinden de geliyor olabilir. Memleketimin her seyi daha guzel, daha lezzetli.

Sevgiler,

2/08/2007 05:27:00 AM  
Anonymous Anonymous said...

Zinnur merhaba,
Öncelikle gündemdeki konuyla ilgili söylemek istediğim kestaneler belki zahmetli oluyor ama değiyor. Hele pişerken eve yayılan vanilya koku insana iyi duygular veriyor.
Geçen yıl tarifi ilk verdiğinde denemiştim. Bu yıl kestane tezgahlarda boy göstermeye başladığı zamandan bu yana bizim mutfağımızda 2 kez yapıldı.
Arkadaşım cheese cake tarifin aynen uygulanarak yapıldı, övgüler alındı:) Tekrar teşekkürler ederim yardımlarına. Tarifi aynen ama bazı küçük eklemelerle uyguladım. Bisküvi tabanı yapmadım. Kuru üzümleri 1 gece önceden romda beklettim, iyice şiştiler, lezzetlendiler. Ertesi gün uzunca bir süre süzgeçte bırakıp süzdüm.
Hazırladığım karameli -ki bu senin verdiğin karamel ölçüsünün yarısı kadardı- üzümlerle birlikte karıştırdım, fırında su banyosunda pişirdim, soğuttum. Servis sırasında üstlerine şeker serpip pürmüzümle yaktım. Sonuç enfesss!... Brüksel'de yediğimin aynısı değil ama boy ölçüşebilir:)))
Gelecek sefere -ki arayı uzatmayacağım- kaplarımın ebatında içinde kuruyemiş kırıntıları olan plaka şeklinde ince kurabiyeler pişirip servis sırasında onların üstünde servis yapmayı düşünüyorum.
Çok çok sevgilerimle,
Leyla

2/08/2007 06:36:00 AM  
Anonymous Anonymous said...

zinnur ablamı diyim 16 yaşındayım hanım demek pek hoşuma gitmiyor. neyse geçen ay migrostan kestane almışlar bir deniyelim dedik yarısını pişirdik yıkayıp tencereye attık aynı anda yemek kurduk yemek pişti kestane pişmedi bizde mecburen çiçk çik yedik o zamandandır yapmıyordum bende internete girmeme izin verdiklerinden beri püf noktası arar oldum ve bir yöntem buldum inanki 20 dakikada piştiler ve hiç çik kalmadılar bence bunu dene

kabukları x şeklinde çizilip 1 saat soğuk suda tutulmalıdır. Oradan alınıp kaynayan suya atılarak 30
dakika pişirilir. 5 dakika kadar üzeri büyük lahana yaprağı ya da yünlü bir bezle örtülürse
tadı çok daha güzel olur. Ayrıca haşlama suyuna koyacağınız 2 damla zeytinyağı daha çabuk
soyulmasını sağlayacaktır.

zeytinyağı yerine sıvıyağ kurdum ve sadece 15 dak. pişirdim 5 dak. kavurdum kurumaları için inanki hem yumuşacıktı hemde kendiliğinden dağılıyordu ağızda.
saat 3 te başladım pişirdim 3.5 a kadar kestane diye birşey kalmadı gerçekten bu yöntem çok süper püre yapmana da uygun valla uzun yazdım ama denediğim vede sonuçtan memnun kaldığım için anlatmak istedim ilk defa bu kadar uzun yorum yazıyorum

2/08/2007 07:00:00 AM  
Anonymous Anonymous said...

Zinnurcum merhaba, anlaşılan kestane püresi yapmak artık sana bayağı bir sıkıntı vermiş. Bende kestaneleri iyice yıkadıktan sonra, tombiş kısmına bıçakla çizik attıktan sonra 10-15 dk. kaynar suda haşlıyorum, teflon tavada kısık ateşte arada tavayı sallayarak pişiriyorum. Zaten pişmeye başladığında kendisini belli ediyor çatlamaya başlıyor. Kaynatıldığı zaman zarları en azından kabuğuna yapışıyor, tavada pişirincede direk çatlayıp pişiyor, böylece kabuğuyla uğraşmaya gerek kalmıyor. Daha sonra pişen kestaneleri soğuttuktan sonra, kabuklarından ayırıp, küp küp doğrayıp tencerede yne kısık ateşte, su, şeker, ve bir miktar vanilinli şeker ilavesiyle pişiriyorum. Daha sonra blendırdanh geçirip poşetlere koyuyorum. Kolay gelsin. Sevgiler.

2/08/2007 07:11:00 AM  
Blogger munevver said...

Güllü olanı merak ettim Zinnurcuğum..

2/08/2007 12:56:00 PM  
Blogger zinnur said...

Leyla, oyle guzel anlatmissin ki, senin anlattigin sekliyle bir daha denemek isterim o tatliyi. Bir blog acsan ve biz de yararlansak yaptiklarindan, ne dersin? Gecen yil Munevver'cigimi de boyle ayartmistim, hepimizin kazancina oldu. Dusunmez misin?
Sevgiler,

2/08/2007 06:28:00 PM  
Blogger zinnur said...

Melike'cigim, cok tesekkur ederim yorumun icin. Onden soguk suya yatirma ve kaynatirken yag damlatma noktalarini not aldim, bunlari da deneyeyim. En iyisi seneye bolca kestane alip, farkli birkac yontemi bir arada uygulayayim, bakalim hangisi en pratik olacak.

Bu arada, benim buyuk kizim da 16 yasinda, bana rahatlikla teyze diyebilirsin yani. Bu genc yasinda mutfak isleriyle ugrasman cok hosuma gitti, eminim simdiden cok iyi bir ascisin.

Sevgiler ve tesekkurler,

2/08/2007 06:37:00 PM  
Blogger zinnur said...

Pembeli'cigim, cok tesekkur ederim tarifini paylastigin icin. Bu da guzel bir yontemmis. Bilemiyorum, is kestanede mi, yontemde mi, yapan elde mi? Bir iki yildir bu kestane isi bana zorluk veriyor ama sizin yardimlarinizla altindan kalkacagim gibi geliyor.
Sevgiler,

2/08/2007 06:41:00 PM  
Blogger zinnur said...

Munevver'cigim, bu aralar aklim basimda degil diyorum ya, inan ki dogru. Ben de zannetmistim ki gectigimiz haftalarda resmini koyup, tarifini vermedigim bir tatlinin tarifini soruyorsun. Yoksa ben senin gul sevgini bilmez miyim? Ancak simdi anlayabildim ne demek istedigini. Gullu rasmalay yaparsam mutlaka paylasirim izlenimlerimi.
Sevgiler,

2/08/2007 06:46:00 PM  
Anonymous Anonymous said...

Zinnur'cuğum,
İyi düşüncelerin, iyi dileklerin, teşviklerin için çok çok teşekkür ederim. Aslında aklımdan geçiyor ama olgunlaştıramadığım, kendimi çok hazır hissetmediğim için ertelediğim bir iş. Mutfağa meraklıyım. Sadece tatlı pasta değil her türlü yemeğe meraklıyım. İyi olduğum da söylenir:D Çok okuyan, araştıran, doğruyu-iyiyi bulmaya çalışan bir yapım var. Mükemmel değilim ama olmak isteyenlerdenim. Önce Evcini'ni sonra seni ve diğer blogları keyfettim. Ama bilgisayarın başına geçtiğimde öncelikleri olan sayfa yine sizlersiniz. Sonra Gelincik Burcu... Son gözdem... Kendisine de övgülerimi yazıyorum, bence çok da hak ediyor güzel sözleri. Çok paylaşımcı, becerikli. Bu işi yapmasaymış seramik sanatçısı olabilirmiş bence. Sıradanlıklardan çok farklılıklar ilgimi çekiyor, birçok insanda olduğu gibi. Taklit etmekten çok küçük farklılıklarla benzetmeyi sevenlerdenim. Kendimden de birşeyler olsun istiyorum yaptıklarımda. Sonra doğru malzeme kullanma, araştırma gibi bir de titizliğim sözkonusu. Yanlış bilgi verenlere, hataları tekrarlayanlara anlayışlı davranamıyorum, kusursa bu da benim kusurum işte:( Hata bir kez olur, ikincisi hatalıktan çıkar diye düşünenlerdenim. Bir dönem blog sahiplerinden biri ve takipçileri tarafından parçalanmak (!) üzereydim. Sırf hatasını söylüyor, kaynaklarını söylemeden kendisinin tarifleriymiş gibi yazıyor diye. Hatta kendisi de yorumuma yazdığı cevapta özeti"aç bir blogda ne olduğunu görelim" olan bir söz yazmıştı.. Aynı kişi şimdi yine bir blogu taklit edip, kendini tekrarlayıp duruyor ama artık yazmıyorum, nasıl olsa kendisini biliyor, tanıyordur diye.
Bak burada sabah saatleri ve sana bu saatlerde içimi döktüm. Seni pişman etmemişimdir umarım:D Zinnur'cuğum keyifle seni şimdi takip ediyorum. Senin gibi kendimi yeterli hissettiğimde inşallah birbirimizi takip ediyor oluruz:D
Bu arada cheesecake için mutlaka denemeni isterim, fikirlerin benim için çok önemli.Ben bir dahaki sefere badem liköründe bekleteceğim üzümlerimi ve altına hazırlayacağım kıtırlarıma irice çekilmiş badem ekleyeceğim.
Çok sevgilerimle,
Leyla

2/09/2007 01:04:00 AM  
Anonymous Anonymous said...

zinnur abla sabah sana bir mail attım türkiye saati ile sabahın altısında mailde bir konuyla başladım ama yorumuma verdiğin cevabada ordan teşekkür ettim inşallah bana kızmazsın

2/09/2007 06:46:00 AM  
Blogger zinnur said...

Sevgili Leyla, bekleme kararina saygi duyuyorum. Blog sahibi olmaya karar verdiginde, herhangi bir konuda yardimim olabilecekse, mutlaka haberim olsun, olur mu?

Bu arada artik ilk halinden epey farkli olan "tatlimizi" denersem, mutlaka sonuctan haberdar ederim seni.

Guzel, agiz tadli gunler dilegiyle,

2/09/2007 07:50:00 AM  
Blogger zinnur said...

Sevgili Melike, rica ederim, niye kizayim? Cok ilgincti mailin konusu gercekten, esimle de paylasacagim :)
Sevgiler,

2/09/2007 07:51:00 AM  
Anonymous Anonymous said...

Zinnur yardım teklifin ve herşey için çok çok teşekkür ederim. Sana yazarken "arkadaşım" diye yazmış olmam bir tesadüf değildi. Hissetmiş olduğum şeyi yazdım. Ama görüyorum ki hiç yanılmamışım benim paylaşımcı,yüreği kocaman arkadaşım.
Sevgilerimle,
Leyla

2/10/2007 12:43:00 AM  
Anonymous Anonymous said...

canım şu ricottolu tarifi tam orjinali ve tam ölçüsüyle verebilirmisin ayla

2/12/2007 06:47:00 AM  
Blogger zinnur said...

Ayla, su tarifi esas aldim. Tercume gerekiyorsa haber verir misin?
Sevgiler,

2/12/2007 06:56:00 AM  
Anonymous Anonymous said...

verdiğiniz bilgiler için teşekkürler. ben biraz araştırma yaptım üzeri için half and half milk yazıyor bu yarı su yarı süt karışımımı yoksa su ile süt tozunumu kasdetiyor.kakuleyi bazı tariflerde ricottonun içine koymuş siz hangisini öneririsiniz.son bir soru sütü döküleceği zaman sıcaklık nasıl olmalı fırından çıkarıpmı yoksa tamamen soğuttuktan sonramı dökmeliyiz . ayla

2/15/2007 06:11:00 AM  
Blogger zinnur said...

Ayla, adi half-and-half ama, bir zaman oturup hesaplamis ve icindeki yag miktarina gore, 1 olcu krema, 2 olcu az yagli sutle elde edilebilecegine karar vermistim. Simdi de elimin altinda olmayinca, krema ve sutu bu olcude birlestirerek evde yapiyorum. Kakule seviyorsaniz, her ikisine de biraz koyabilirsiniz. Normalde sadece sosa konuyor diye biliyorum. Asil tarifte, evde hazirlanan peynir yuvarlaklari, sutlu sosun icinde biraz pisiriliyor. Dolayisiyla bizim yaptigimiz kolay seklinde hem peynir, hem de sos sicakken birlestirmek uygun olur diye dusunuyorum.
Sevgiler,

2/15/2007 07:10:00 AM  
Anonymous Anonymous said...

sevgili zinnur kestaneleri soyarken cektiğiniz eziyet için çok üzüldüm.benim yaptığım yöntemi bir kere denemenizi öneririm memnun kalacağınızı zannediyorum. kestaneleri ortasından daire şeklinde çiziyorum bir kilo kestaneyi iki defada kaynayan suya atıyorum ve hemen çizikler açıldıkça kaşıkla tek tek alarak hemen soymaya başlıyorum eğer kestaneler güzelse on dakikada bitiriyorum. sitenizi hemen hergün zevkle izliyorum ve çok beğeniyorum hoşçakalın.

2/27/2007 01:02:00 PM  

Post a Comment

<< Home